29 Temmuz 2010 Perşembe

yatağın altına kaçan şeyler üzerine..



Elimden kayıp gidiveren bir fıstık tanesini elimi uzatıpda yerden alıp çöpe atmam normalde ya da çöpe atılmak üzere masamın bir köşesine koyuvermem öyle.

Çünkü genelde fıstık yediğim zamanlarda mutlaka içecek bişey bulunur masanın diğer bir ucunda,ortasında,sağında,solunda neresindeyse artık.
İçecek şeyin rengi ve cinsi de değişebilir tabi ama biz buna kısaca meşrubat diyelim =) Ve o fıstık tanesini o karanlıkta bulamayacağımı bilerek yarın sabaha bırakırım bu işi.

Dün gece yine oldu ara sıra nasıl oluyosa gayet sıradan bi biçimde.
Gözüm pc ekranında elimi uzattım elimi aşağıya yokladım şöyle bi ama gelmedi bi türlü elime.
Gereksiz hırs ve arzuya bürünür ya insan bazen.Hani o başka türlü hırslara bürünmeye üşendiği zaman dilimlerinde.Anlık.

Ha aynen işte öyle bi dürtü.Karanlıkta bi göz gezdirdim.Yok.

Kalktım lambayı açtım.Eni konu bir güzel aradım.Maksat kaybetmiş olduğum o fıstığı bulup "buldum" diyerek yeniden dokunmak.Öyle psikopatça öyle saçmasapan yani!

Yok! Eğildim yatağın altına ama bişey görmek ne mümkün.Epey yere yakın çünkü.


Üşenmeden o içi bi dolu kitap ve bilimum kışlık kıyafet dolu bazayı kaldırıp kenara çektim gecenin bi vakti.


Eyvahlar ola!!

Çöpten bir hazine!! =)


3 dal sigara.1 tane çakmak.Hem de epeydir kayıp olan ve artık kayıp olduğunu hafızamdan bilinçdışı sildiğim ( aslında unuttuğum demeliyim ) hediye bir çakmak.

Günlerce aradığım sayısal loto kuponum ( üstünden 6 hafta geçmiş ),
dolmakalem, kurşun kalem,
cd, hepsi toz yemiş ama hala kaybedildiği ilk günkü gibi =)

Halbuki sigarasız kaldığım gece yarılarında o yatağın altına şöyle bi baksaydım ,yürümek zorunda kalmayacaktım taa .....'a kadar.

Diğerlerinin çok fazla önemi yoktu tabi ama o sayısal loto kuponuna büyük ikramiye vurduğuna ve tıpkı filmlerdeki gibi sırf bu yüzden "kayıp" olduğuna çok inandırmıştım kendimi =)
Aldım,temizledim ve masanın duvara dayanan kısmına oturttum.Ve tüm gece biramı yudumlarken ona gülümseyerek baktım.Gecenin sonuna kalmalıydı sürpriz.


Yoo,hayır.
Milyarder ya da milyoner falan olmadım.Hatta 3 bile tutmadı.Ben tuttum üçün birini =)


Ve o fıstık hala kayıp, sıkıştığı yerde duruyor bi gün bulunmak üzere..O anlık hırs da kayboldu.

Ama çok eğlendim.


Yarın yeni bir kupon alıcam.Ama fıstık ve meşrubat değil.
Öyle işte.


Çoğu insan bir hazinenin üstünde uyuyor habersiz.1 gecelik bir trilyoner bile yapabilen tarzda hemde.Sizin hazineniz belki de kayıp bir çakmak.Belki de bir resim.belki bir konser bileti.


Kaldırıp da bakın şöyle bi yatağın altına ;)

11 Comments:

blogların efendisi said...

küçükken hep küçük toplarım oraya kaçardı, eğimli midir nedir odam ya da yatağın cazibesi bilemedim şimdi. ama tozlara dokunmayı hiç sevmediğimden hemen elimin uzanacağı yerde değillerse almazdım. kimbilir ordadırlar belki hala :)

incredo said...

yok bence değillerdir, anne faktörü diye bişey var =) her bayram öncesi bütün evi baştan aşşağı temizleyen sevgili anneler =)
bakma benim annem artık beni de oda mı da kendi haline bıraktı, ne halim varsa görüyorum =)

duyguözbağcı said...

yatağının altından unuttuğun cisimleri bulmak ne kadar zevk veriyorsa buzdolabı ya da mutfakdolabı altından bulunan çürük meyve ve karınca kafilesi de o kadar nefret ettiriyor hayattan...
Anneler yatakaltından daha çok mutfağa önem vermeli. Hem bize eski eşyalarımızla ansızın gerçekleşen bir karşılaşmayı da yaşatmış olurlar böylece.

blogların efendisi said...

evet baktım da yoklarmış, hatta ben uzun süre yatağımın altna bi şi bile düşürmemişim..
çok sıkıcı biri gibi hissettim

incredo said...

öyle deme o çürük meyveler gün gelir mantar olur , sonra da mantarlı yumurta ehehe,iğrenç! :)

blog.efendisi "yok estafurullah" derler heralde :)
ama belli ki gerçek anlamda temiz,düzenli ve tertipli bi insansın =)

orta karar said...

Taşınırken çekiyorsun yatağı. Odanın o noktasındaki son anları yatağın.. Sonra altından bir alyans çıkıyor. Ne alaka diyorsun =)

Satsan milyon da etmez =)
Birkaç parça toka ve bozuk para çıkıyor. Dökülen saçlarına bakıp utanıyorsun..

Taşınmak dokundu biraz =P

incredo said...

=)
o para eden saçlar zaten en az 50 cm.kolay kolay para etmez bi erkeğin saçı jolay kolay 80 lerin rock müziğine aşık değilse ve bu tarz müziği saçına kadar her anlamda yaşam tarzına dönüştürmediyse =)

o tokalar, ya da bi alyans ne kadar değerlidir oysa..

Berrin said...

bir fıstıktan nerelere :)
öylesine bir olayı bile çok önemli bir şeymiş gibi yazabiliyor güldürüyorsun..

es kaza iki hafta kadar kanepelerin altı çekilmemiş süpürülmemişse bizde de genellikle top kek kağıtları maden suyu kapakları kalemler kayıp çorap tekleri vs cıkabılıyor :))

blogların efendisi said...

wristcutterı ben önermeden seven 2. insansın gördüğüm.

incredo said...

Çok tşk.ederim Berrin.
"Öylesine" olanlar
en büyükler aslında bakma sen =)
bu yorumundan da topkek le maden suyunun muhteşem bileşimine inanan insanların da var olduğunu öğrendik =)

incredo said...

wristcutters bambaşka bi filmdi! hala aklıma gelir bazen.ve de en havalı ölümün hangisi olduğunu sorgulamaya devam ederim.
ama filmi düşünürsek eğer en havalı şu müzik yapan adamın gitarına bira dökerek intihar etmesiydi ;)
özendirici!